Yazar

Av. Elifnur SOYTÜRK

Tarih

03 Aralık 2020

Görüntülenme

Paylaş

Mültecilerin ve Sığınmacıların Boşanma Davalarında Yargılama Usulü

ADLİ YARDIMA YÖNELİK OLARAK;

  • Adli Yardım Nedir?

HMK madde 334/1:"Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler."

HMK gereğince kişinin adli yardımdan yararlanmasının kabul edilmesi halinde tüm yargılama ve takip giderleri, teminat göstermekten muafiyet ve ücreti sonradan ödenmek üzere bir avukat temini hakkında karar verilebilir. Verilen adli yardım kararı hükmün kesinleşmesine kadar devam etmektedir.

Baro tarafından verilen adli yardım kararı sadece avukatlık hizmetlerinden faydalanma imkanı sağlar, yargılama giderlerinden muafiyet sağlamaz. Bu nedenle avukatlık ücreti dışındaki yargılama giderlerinde muafiyet için mahkemeye başvurulması zorunludur.

Ancak adli yardımdan yararlanacak kişinin hatalı bilgi verdiğinin tespit edilmesi halinde adli yardım kararının kaldırılmasına karar verilmektedir. 

HMK Madde 338:"Adli yardımdan yararlanan kişinin mali durumu hakkında kasten veya ağır kusuru sonucu yanlış bilgi verdiği ortaya çıkar veya sonradan mali durumunun yeteri derecede iyileştiği anlaşılırsa adli yardım kararı kaldırılır. "

  • Yabancıların Adli Yardımdan Yararlanma durumu nedir?

Yabancıların adli yardımdan yararlanmasına karar verilmesi için HMK madde 334 'deki şartların taşınmasının yanında  ayrıca karşılıklılık şartı aranmaktadır. 

MÖHUK uyarınca yabancıların Türkiye'de dava açması halinde teminat göstermesi zorunludur. HMK madde 114 'de teminat dava şartı olup  bu noksanlığın giderilmemesi halinde mahkeme davayı usulden reddeder.

MÖHUK   Madde 48:"(1) Türk mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır.
                                   (2) Mahkeme, dava açanı, davaya katılanı veya icra takibi yapanı karşılıklılık esasına göre teminattan muaf tutar."

Özel Hukuk Konferansı bünyesinde hazırlanan milletlerarası sözleşmelerden olan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 1972 yılından beri taraf olduğu 1954 tarihli Hukuk Usulüne Dair La Haye Sözleşmesinde akit Devletlerden birisinde ikamet eden ve diğer bir Devlet mahkemeleri huzurunda davacı veya müdahil olarak bulunan Akit bir Devletin vatandaşlarından yabancı olmaları veya o memlekette ikametgah veya meskenleri bulunmaması sebebiyle, ne isim altında olursa olsun, herhangi bir teminat veya depozito istenemez.
Söz konusu sözleşme 23 Mart 1972 tarih ve 14137 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Aşağıda belirtilen ülkeler arasında sözleşme imzalanmış olup dava açmak istedikleri, takip başlatmak istedikleri yada müdahale talepleri olduğu takdirde akit ülke vatandaşları yabancılık teminatından muaf olacaklardır. 

"Almanya ,Amerika Birleşik Devletleri Andora ,Antigua ve Barbuda, Arjantin ,Arnavutluk, Avusturya, Avustralya, Azerbaycan, Bahama Adaları,Barbados,Belçika, Belize,Beyaz Rusya (Belarus) ,Bosna-Hersek,Botswana,Brunei,Bulgaristan, Cook İsland Adaları,Çek Cumhuriyeti
,Çin Halk Cum.,Danimarka,Dominik Cum., Ekvator, El Salvador,Ermenistan, Estonya,Fiji, Hırvatistan, Hindistan, Hollanda,Honduras, İngiltere, İrlanda,İspanya, İsrail, İsviçre, İsveç, İzlanda, İtalya, Japonya,Kıbrıs Rum Kesimi, Karadağ, Kazakistan, Kolombia, Kore Cumhuriyeti, Lesotho, Letonya, Liberya, Lehistan, Litvanya, Lüksemburg,Macaristan, Makedonya, Malawi, Malta, Marshal Adalar, Mauritus,Meksika, Monako,Moldovya,Namibia Niue,Norveç, Panama,Polonya, Portekiz, Romanya,Rusya Federasyonu, Saint Vincent ve Granada,Samoa, San Marino,Santa Kitts ve Nevis,Santa Lucia,Seyşeller, Sırbistan, Slovakya, Suriname,Slovenya,Swaziland, Tonga,Trinidad ve Tobago ,Türkiye, Ukrayna, Venezuella,Yeni Zelanda, Yunanistan"

"...5718 sayılı MÖHUK madde 48/1'e göre; “Türk mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır”. MÖHUK’ta teminat gösterme yükümlülüğü konusunda “yabancılık” ölçütü esas alınmıştır. Buna karşın davalının veya kendisine karşı takibe girişilen karşı tarafın vatandaşlığı, bu madde kapsamında da bir öneme sahip değildir.
MÖHUK madde 48/2’de ise; “Mahkeme, dava açanı, davaya katılanı veya icra takibi yapanı karşılıklılık esasına göre teminattan muaf tutar” hükmü yer almaktadır.
Buna göre Türk hâkimi, yabancı davacının, davaya katılanın veya icra takibinde bulunanın vatandaşı olduğu ülke ile Türkiye arasında karşılıklılık (mütekabiliyet) var ise, bu kişiyi teminattan muaf tutacaktır. Karşılıklılık, iki devlet arasında imzalanan (iki taraflı) anlaşma veya iki devletin de taraf olduğu uluslararası (çok taraflı) anlaşma ile sağlanabileceği gibi, kanuni veya fiili karşılıklılık şeklinde de sağlanabilir. Az yukarıda belirtilen anlaşmalardan biri de 1954 tarihli Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleşmesi olup, anılan sözleşmenin 17. maddesinde; âkit devletlerden birinde ikamet eden ve diğer bir devletin mahkemeleri huzurunda davacı veya müdahil olarak bulunan âkit bir devletin vatandaşlarından yabancı olmaları sebebi ile herhangi bir teminat istenemeyeceği düzenlenmiştir.
İlk derece mahkemesine şikayet yoluyla başvuran şirketin Nevis uyruklu olup, mahkemece şikayetçinin teminat muafiyetinin bulunup bulunmadığı hususunda, hükme dayanak oluşturacak nitelikte bir araştırma yapılmadığı anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece, şikayetçinin teminattan muaf olup olmadığı hususunun Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü'nden sorularak alınacak yazı cevabına göre, şikayetçinin teminat göstermesi gerektiği sonucuna varılırsa, teminatın yatırılması için şikayetçiye kesin süre verilmesi, anılan sürede belirtilen teminatın yatırılmaması halinde istemin usulden reddine, yatırılması halinde ise, dava şartı eksikliği süresinde giderilmiş olacağından işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile.... BOZULMASINA..."(Y.12.H.D.,2017/ 6206 E.,2018 / 12032K.,K.T:22.11.2018)

  • Mültecilerin Adli Yardımdan Yararlanma durumu nedir?

Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Sözleşme uyarınca  adli yardım ve teminat konusunda Türk Vatandaşı gibi muamele görmesi nedeniyle karşılılık esası aranmaz. Söz konusu mülteci veya sığınmacının 1954 La Haye Sözleşmesini imzalayan akit ülkelerinden birinin vatandaşı olması şartı aranmamaktadır.

Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Sözleşme madde 6/2 :"Her mülteci, sürekli ikametgahının bulunduğu Taraf Devlette, adli yardım ve teminat akçesinden muafiyet dahil, mahkemelere müracaat bakımından vatandaş gibi muamele görecektir."

"...Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair 1951 tarihli Birleşmiş Milletler Sözleşmesi hükümlerine göre de, mülteciler bulundukları akit Devlet ülkesinde mahkemelere serbestçe ve kolayca müracaat etme hakkına sahip ve adli yardım ve teminat akçesinden muafiyet dahil, mahkemelere müracaat bakımından vatandaş gibi muamele görürler (Söz.md.16). Aynı sözleşme, bu sözleşmede öngörülen, daha müsait hükümler saklı kalmak üzere her akit devletin mültecilere genel olarak yabancılara tanıdığı rejimi bahşedeceğini öngörmüştür (Söz.md.7). Anılan hükümler uyarınca boşanma davasının Türkiye' de açılması ve sonuca bağlanması mümkündür. Mahkemece yapılacak iş; davanın kişi bakımından yabancı unsur ihtiva ettiği dikkate alınarak "Türk Milletlerarası Özel Hukuku hükümlerine göre boşanmada uygulanacak yetkili hukuku resen belirlemek (5718 s.MÖHUK.md.2), aynı Kanun hükümleri uyarınca yetkili olan hukukun vatandaşlık esasına göre tayin edildiği hallerde, Kanunda aksi öngörülmemiş ise, mülteciler hakkında yetkili hukuku 5718 sayılı Yasanın 4. maddesinin (a) bendine göre tespit etmek, bu yolla belirlenen yetkili yabancı hukukun Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması halinde Türk hukukunu uygulamak (5718 s.MÖHUK.md.5), yetkili hukuk açıklanan şekilde aranıp belirlendikten sonra, tarafların delillerini toplayıp hasıl olacak sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Bu hususlar nazara alınmadan kayıtlı bir evlilik bulunmadığından bahisle yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamıştır."(Y.2.H.D.,2012/ 13194 E.,2013 / 1781 K.,K.T.: 24.01.2013)

 Bu nedenle mülteci ve sığınmacıların ülkemizin de taraf olduğu 1951 Cenevre Sözleşmesi gereği  HMK 334 ila 340 maddeleri uyarınca adli yardımdan yararlanması mümkündür.

EVLİLİĞE İLİŞKİN OLARAK;

Dava açılması sırasında taraflarca evliliğe ilişkin belgelerin sunulması halinde, bu belge yeterli olarak görülerek, evliliğe ilişkin başkaca bir kaydın bulunması aranmayacaktır.

"...1- Tarafların Afgan uyruklu oldukları ve Türkiye'de mülteci olarak bulundukları anlaşılmaktadır. Dosyaya aslı ve Türkçe tercümesi sunulan belgeye göre, İran'da 11.06.2004 tarihinde o ülke kanunlarının öngördüğü şekle uygun olarak evlendikleri sabittir. Evliliğin şekli, yapıldığı ülke hukukuna tabidir (Mülga 2675 s.MÖHUK.md.12/1). Bu evlilik geçerlidir. Bunun geçerli kabul edilmesi için Türk hukukuna uygun olması gerekmez. Boşanma davası için, geçerli bir evliliğin mevcudiyeti yeterli olup, evliliğe ilişkin bir kaydın varlığı zorunlu değildir. 
2- Tarafların müşterek çocuğu S. için ara kararı ile hükmedilen tedbir nafakasının (TMK.md.169) hükmün kesinleşmesine kadar devam edeceği gözetilmeden ve gerekçesi de gösterilmeden nafakanın hükümle birlikte reddine karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeplerle BOZULMASINA..."(Y.2.H.D.,2012/ 13194 E., 2013 / 1781 K.,K.T:24.01.2013)

Evliliğe ilişkin bir belgenin bulunmaması halinde öncelikle Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünden (Yabancılar Kütüğünden) evliliğe ilişkin kayıtların istenilmesini ve buradan kayıtlara ulaşılamaması veya kayıtlarda bilgilerin olmaması halinde Afganistan'ın Türkiye Büyükelçiliğinden Dışişleri Bakanlığı vasıtasıyla sorulması ve evli olduklarına dair bu ülke makamlarından alınan resmi belgenin  mahkeme dosyasına alınması gerekmektedir.

Türkiye'de Oturan Yabancıların Nüfus Kayıtlarının Tutulması Hakkında Yönetmelik Madde 15: (1) Evlenme ile ilgili belgenin nüfus müdürlüğüne intikal etmesi halinde;
 a) Her iki kişi de yabancılar kütüğünde kayıtlı ise evlenme, yabancılar veri giriş formu ile kayıtlarına işlenerek, yabancılar kimlik numaraları ile kayıtlar arasında eş bağı kurulur.
 b) Eşlerden biri Türk aile kütüklerinde kayıtlı ise evlenme, Türk olan kişinin kaydına nüfus mevzuatına göre işlenir. Yabancılar kütüğünde kaydı tutulan diğer kişinin evlenmesi yabancılar veri giriş formu ile işlenerek, evlenmiş olduğu Türk vatandaşının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası belirtilmek suretiyle eş bağı kurulur.
 c) Eşlerden biri yabancılar kütüğünde kayıtlı değil ise evlenme, yabancılar kütüğünde kayıtlı bulunan kişinin kaydına yabancılar veri giriş formu ile işlenerek, evlendiği kişinin uyruk ve kimlik bilgileri açıklama alanına yazılır.

Diğer geleneksel nikâh türleri de kişi İl Göç İdaresi Müdürlüğü’ne kayıt sırasında o şekilde bir ifade vermişse, kayıt sırasında nikâhı tasdik eden resmi bir belge sunamamış olsa bile Türkiye’de tanınmaktadır. Bu nedenle evliliğin şeklinin TMK 'da aranan şartlardan olmasına gerek yoktur.

"...Açıklanan yasal hükümler gereğince; tarafların yabancılar kütüğünde kayıtlı olup olmadıklarının, kayıtlı iseler aralarında eş bağı kurulup kurulmadığının Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü (Yabancılar Kütüğünden) sorulup tespiti, tarafların yabancılar kütüğünde kayıtları yok ise veya kayıtlar arasında eş bağı kurulmamışsa, tarafların evli olup olmadıklarının tabiyetinde oldukları Afganistan'ın Türkiye Büyükelçiliğinden Dışişleri Bakanlığı vasıtasıyla sorulması ve evli olduklarına dair bu ülke makamlarından alınan resmi belgenin dosyaya alınması ve hasıl olacak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA..."(Y.2.H.D.,2009/ 19552 E.,2010 / 2037 K.,K.T:08.02.2010)

UYGULANACAK HUKUKUN BELİRLENMESİNE YÖNELİK OLARAK;

Yabancıların boşanma davalarında uygulanacak hukukun belirlenmesinde  müşterek mllli hukuk olması halinde tarafların milli hukukunun uygulanması gerekmektedir. MÖHUK gereğince müşterek milli hukuk uygulanırken kamu düzenine aykırılık görülmesi halinde söz konusu hüküm uygulanmaz; gerekli görülen hâllerde, Türk hukuku uygulanır.

MÖHUK Madde 14/1:"Boşanma ve ayrılık sebepleri ve hükümleri, eşlerin müşterek millî hukukuna tâbidir. Tarafların ayrı vatandaşlıkta olmaları hâlinde müşterek mutad mesken hukuku, bulunmadığı takdirde Türk hukuku uygulanır."

"... Mahkemece yapılan iş yetkili yabancı hukuk olan Alman hukukunun uyuşmazlığa uygulanacak muhtevasını belirlemek, yetkili yabancı hukukun muhtevasını tespitte gerektiğinde taraflardan yardım almak (5718 s. MÖHUK. md.2/1), Türkiye ve Almanya'nın taraf olduğu Yabancı Hukuk Hakkında Bilgi Edinilmesine Dair Avrupa Sözleşmesi (md.1-5) hükümlerinden yararlanmak, bu suretle yetkili yabancı hukukun muhtevasını belirledikten sonra, yetkili kılınan hukukun resen uygulamak, ulaşılacak sonuç uyarınca karar vermektir.
Bu yönler üzerinde durulmadan, eksik inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Sonuç: Hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,..."(Y.2.H.D.,2006/ 21951 E.,2007 / 17742 K.,K.T:25.12.2007)

Yabancı Hukuk Hakkında Bilgi Edinilmesine Dair Avrupa Sözleşmesi kapsamında akit ülkeler medeni, ticari ve hukuk usulleri ile yargı örgütleri konusunda birbirlerini bilgi vermeyi taahhüt etmektedir. Söz konusu sözleşme 29/05/1975 tarih veve 15249 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

MÖHUK vatansızlar ve mülteciler hakkında ayrı bir düzenleme getirmiş bu kişiler hakkında yerleşim yeri hukukuna tabi olacaklarını düzenlemiştir. Yerleşim yerinin belli olmaması halinde  seçenek ülke hukukları belirtilmiş olup madde hükmüne göre uygulanacak ülke hukuku belirlenmektedir.

MÖHUK madde 4/1-a:"Vatansızlar ve mülteciler hakkında yerleşim yeri, bulunmadığı hâllerde mutad mesken, o da yok ise dava tarihinde bulunduğu ülke hukuku,.."

Evlilik Türkiye dışında gerçekleşmiş olsa bile, Türkiye’de boşanmak mümkündür. Türkiye’de boşanmak isteyen sığınmacıların, mültecilerin ve vatansız kişilerin boşanma davalarında Türk Medeni Kanunu hükümlerinin uygulanma imkanı olacaktır.

                    
                      Av. Elifnur SOYTÜRK